Düşünceler · Aralık 7, 2022

Kalabalık Boşluklar

İnsan kavramının tamalayıcı bir unsurudur birlikte yaşamak. Birlikte hayatın ortak değerlerini paylaşmak. İnsanların birbirleriyle iletişim kurabilmeleri, hayatlarına dokunabilmeleri gerekir. Birlikte yaşayabilmenin temel kuralı sınırları ihlal etmemektedir. Herkesin bir diğerinin sınırına ve yaşam tarzına saygı duyması gerekir.

Gereklilik kendi kavramını yitirdiğinde midir anlaşılmaz ama insanlar birlikte yaşamanın keyfininden mahrum yaşar oldu. İnsanların acımasızca birbirlerinin yaşam tarzlarına saldırmaları, bu alanları ihlal etmeleri, saygısızlığın sıradanlaştığı ve tahammül sınırlarının tamamen kalktığı bir toplumda her birey kendi yaşamını koruma içgüdüsüne kapıldı. Bu koruma içgüdüsü, insanların birlikte yaşama becerisine bir zırh giydirerek ulaşılması zor bir yere koydu.

Her birey kendi çizdiği bu sınırların içerisinde kısır bir döngüde hayatını sürdürme çabasındayken, birlikte bir toplum oluşturma olgusu giderek düşünceden ve toplum felsefesindeki yerinden ibaret olmaya başladı. İdeolojik fikirler hayatta kalma kaygısına evrildi. Kollektif düşünceler bireysel koruma içgüdüsüne dönüştü. Toplum en temel yapı taşı olan birlikte hareket etme kavramından uzaklaştı.

Doğası gereği birlikte yaşama kavramıyla doğan insanlar bütün bu kaygıların arasında kocaman kalabalık boşluklar oluşturarak toplumun temellerini kaygan bir zemine oturttular. Bu büyük çöküş öncesi başlayan çatlakların, derin çukurlara dönmesinin habercisidir.

Bu çöküş elbette olacaktır. Olması için insanoğlu var gücüyle çalışmaktadır. Kavram kargaşaları, ulaşılması gereken hedef, varoluş sorunları, toplumun duyarsızlığı ve kendini korumanın getirdiği tedirginlikle hayatın bir parçası olamama büyük yıkımların ilk darbeleri olacaktır.

Güçlü olmanın yolu bir arada durmaktan geçer. Bu sebeple yalnız bir antilop, bir mirket sürüsünden daha savunmasızdır.