Her beden bir ruha bağlıdır. Ruh hayatın hem kaynağı hemde sonudur… Varoluş aşamalarını tamamlayanlar için bu ruh artık sonsuzdur.. Sonsuzluk bilinenin aksine bir ömre sığar ancak… Ömür bittiğinde sonsuzluk her anlamda biter. Düşünceler susar, hayat sessiz kalır ve nefes alırken hissettiğin o tatlı serinlik ansızın uçar gider.
Hayaller uçar gider, rüzgar artık eski neşesini yitirmiştir. Yaprakların sevişmesini, kuşların cilvesini, suyun nazını fark edemezsin… İnce süzülür bütün yaralar benliğinden, akıp gider kimsesiz bir sokağın unutulmuş mazgallarından aşağıya… Uzanamazsın, velev ki uzandın, dokunamazsın… Seni içine çekmeye başlar sonsuz karanlık ve ansızın rüyalarında da kendi sonsuzluğun belirmeye başlar.
Uçsuz bucaksız ormanlarda koşmak gibi gelir sonsuzlukta yankılanmak. Kimsenin bulamadığı bir uçurum kenarında asılı kalmış gibi hissedersin. Geçmişten gelen günahların hayatının en orta yerinde seninle yüzleşmek için birbirleriyle kavga ederler. Gitmek ve kalmak arasındaki en ince çizgi bedenine saplanan bir hançer gibi acı verir ruhuna..
Yaralarını sarmak istediğinde artık şunu anlarsın ki bulutların üzerindesindir. Dokunduğun hiç bir şeyi hissedemezsin. Ellerinin arasından kayıt giden kum taneleri gibi ruhunun bedeninden akıp gittiğini anlarsın.. Varoluşunun son basamağından uçsuz bucaksız bir sonsuzlukta geçmişin ve hayatının anlamsızlıkları son kez yankılanır…